Açlık ve Yoksulluk Sınırları Artıyor
TÜRK-İŞ, Ekim 2024 açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Dört kişilik aile için açlık sınırı 20.432 TL, yoksulluk sınırı ise 66.553 TL’ye yükseldi.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), her ay düzenli olarak gerçekleştirdiği “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması”nın Ekim 2024 sonuçlarını açıkladı. Araştırma, dört kişilik bir ailenin gıda ihtiyaçlarını karşılamak için gereken minimum harcama tutarını belirleyen “açlık sınırı”nın 20 bin 432 TL olarak belirlendiğini gösteriyor. Ayrıca, gıda harcamalarının yanı sıra giyim, konut, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçları da kapsayan “yoksulluk sınırı” ise 66 bin 553 TL’ye ulaştı.
Artış Oranı Dikkat Çekiyor
TÜRK-İŞ’in verilerine göre, Ankara’da yaşayan bir aile için gıda masraflarındaki artış, bir önceki aya göre %3,03 oranında gerçekleşti. Artan maliyetler, dar gelirli aileler ve işçi sınıfı için geçim şartlarını daha da zorlaştırırken, TÜRK-İŞ yetkilileri, artan temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının aile bütçeleri üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti.
Ekonomik Gerçekler ve Ailelerin Yaşam Standartları
TÜRK-İŞ’in düzenlediği bu araştırma, çalışan kesimin geçim şartlarını gözler önüne sererken, aynı zamanda ekonomik enflasyonun aile bütçeleri üzerindeki etkisini de ortaya koymayı amaçlıyor. Son aylarda gıda ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışlarının hızlanması, açlık ve yoksulluk sınırlarını oldukça yükseltmiş durumda. TÜRK-İŞ yetkilileri, mevcut ekonomik koşullar altında asgari ücretle geçinen ailelerin yaşam standartlarının düştüğüne ve bu durumun çözüm odaklı politikalar geliştirilmesini zorunlu kıldığına vurgu yaptı.
Hesaplama Yöntemleri
TÜRK-İŞ’in belirlediği açlık ve yoksulluk sınırları, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken harcamalar üzerinden hesaplanıyor. Yoksulluk sınırı ise bu harcamaların yanı sıra giyim, barınma, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi diğer temel giderleri de kapsıyor.
TÜRK-İŞ’in raporu, geçim maliyetlerindeki önemli artışların dar gelirli aileler üzerindeki baskıyı artırdığını ve toplumun çeşitli kesimlerinden gelen çözüm taleplerini daha da güçlendirdiğini gösteriyor. Geçim zorlukları karşısında toplumsal bir bilinç oluşması, bu durumu daha da ön plana çıkarıyor.