Lif Tüketimi Kanserle Mücadelede Neden Bu Kadar Önemli? Yeni Bir Keşif!
Bağırsaklarımızdaki trilyonlarca bakteri, tükettiğimiz lifi kısa zincirli yağ asitlerine dönüştürerek sağlığımız için hayati önem taşıyan bir süreç başlatıyor.
Bağırsaklarımızdaki bakteriler, lifi kısa zincirli yağ asitleri adı verilen küçük moleküllere dönüştürürler.
Son yapılan araştırma, bu moleküllerin, histon proteinlerini etkileyerek DNA'nın daha erişilebilir hale gelmesini sağladığını ve genetik ifadeyi değiştirdiğini ortaya koydu. Bu durum, propiyonat ve bütiratın, kanserle ilişkili genleri baskılayıp tümör azaltan genleri aktif hale getirebileceği anlamına geliyor.
Stanford'dan genetik profesörü Michael Snyder, "Lif tüketimi ile kanser karşıtı etki gösteren genlerin işlevlerinin düzenlenmesi arasında doğrudan bir bağlantı bulduk'' dedi.
Snyder ve ekibi, propiyonat ve bütiratın sağlıklı ve kanserli bağırsak hücreleri üzerindeki etkilerini inceledi. Her iki yağ asidinin de hücre büyümesini engellediği, hücresel gelişimi teşvik ettiği ve özellikle kanser hücrelerinde hücre ölümünü tetiklediği gözlemlendi.
Araştırma sonuçları, geçtiğimiz hafta Nature Metabolism dergisinde yayımlandı. Gençler arasında kolorektal kanser vakalarının artışını göz önünde bulunduran uzmanlar, kanser riskini azaltmak için lifli diyetlerin daha fazla önemsenmesi gerektiğini belirtti.
Lif, düzenli bağırsak hareketlerini destekler, kan şekerini dengelemeye yardımcı olur, kolesterolü düşürür ve kalp sağlığını korur. Amerikan Kalp Derneği, günde en az 25-30 gram lif tüketilmesini öneriyor.
Beslenme uzmanı Stephanie Schiff; tam tahıllar, baklagiller, meyveler, sebzeler ve kuruyemişlerin lif zengini bir beslenme rutini için faydalı olabileceğini ifade etti.